NÂBİ
1641 yılında Urfa’da doğan Yusuf Nâbi, genç yaşta İstanbul’a giderek burada eğitimine devam etmiş ve şiirleri ile tanınmaya başlanmıştır. İstanbul’da geçirdiği dönemde birçok önemli isimle arkadaşlıkları olmuş, sarayla da ilişkiler kurmuştur. Bunun da etkisiyle, Halep’te geçirdiği yıllarda (yaklaşık 25 yıl) devletin sağladığı imkânlarla rahat bir hayat sürdürmüştür. Eserlerinin çoğunu Halep’te geçirdiği bu yıllarda kaleme almıştır. Çok güzel bir sese sahip olduğu söylenen Nabi’nin “Seyid Nuh” ismiyle bazı besteleri olduğu bilinir. 1712 yılında İstanbul’da vefat etmiş olup, kabri Karacaahmed Mezarlığı’nda bulunmaktadır.
PROF. DR. ABDULKADİR KARAHAN
1913 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde doğan Karahan, İstanbul Üniversitesi, Yüksek Öğretmen Okulu ve Sorbonne Üniversitesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Yüksek İslâm Enstitüsü ve Kahire Ayn Şems Üniversitesi’nde profesör olarak görev yaptı. Eski Türk Edebiyatı ve başta hadis olmak üzere İslami ilimler alanlarında 40’ın üzerinde eser verdi. Yurtiçi ve yurtdışında yayınlanan çok sayıda ilmi makalesi vardır. Tasvir, Yeni Sabah, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Güneş ve Türkiye gazetelerinde yazılar yazdı. Milli Eğitim Bakanlığı, İlesam, Türk Edebiyatı Vakfı, Türkoloji Enstitüsü ve daha birçok kurum tarafından kendisine ödül verildi. Dünya Mukayeseli Edebiyat Birliği, Altay İlimleri Daimi Konferansı, İkbal Akademisi’nin yanı sıra birçok milletlerarası ilmi kuruluşun üyesi olan Karahan, 2000 yılında İstanbul’da vefat etti.
İBRAHİM TATLISES
1952 yılında Şanlıurfa’da doğdu. Adanalı bir sinemacının, inşaatta sesini duymasıyla birlikte önce Adana’da ardından Ankara’da çeşitli gazinolarda sahneye çıktı. 1975 yılında çıkardığı “Ayağında Kundura” adlı plakla tüm Türkiye’ye sesini duyurdu. Ardından “Sabuha”, “Dom Dom Kurşunu”, “Bir Mumdur” gibi türküleriyle ününü pekiştirdi. “Allah Allah”, “Kara Zindan”, “İnsanlar” ve “Fosforlu Cevriyem” gibi albümleri büyük ilgi gördü. “Allahım Neydi Günahım”, “Yakamoz”, “Yol Ver Dağlar” “Sormadın beni” “Fırat” gibi popüler parçaları kendisine has üslubuyla yorumlayarak 1996 ve 1997 yıllarında ödüller aldı. Talk show programcısı, yönetmen, oyuncu, senarist, söz yazarı, köşe yazarı, besteci ve yorumcu kimliğiyle birçok dalda başarılı çalışmalara imza attı.
MÜSLÜM GÜRSES
Müslüm Gürses, 1953 yılında Halfeti’de doğdu. Gürses, üç yaşındayken ekonomik nedenlerden dolayı ailece Adana’ya göç ettiler. Müslüm Gürses, şarkıcılığa 1965 yılında , Adana’da bir çay bahçesinde şarkılar söyleyerek başladı, o yıllarda bir gazinoda sahneye çıktı. İlkokuldan mezun olduktan sonra 14 yaşındayken, 1967 yılında Adana Aile Çay Bahçesi’nde düzenlenen yarışmaya katıldı ve birinci oldu. 1968 yılından itibaren piyasaya ilk 45’likleri çıkarmaya başladı. 1979 yılında ilk defa İsyankâr filmiyle kamera karşısına geçen Gürses, toplam 38 sinema filminde rol almıştır. Gürses, 3 Mart 2013’te hayatını kaybetti.
MAHMUT TUNCER
1961 yılında Şanlıurfa’da doğmuştur. Küçük yaşlardan itibaren futbol ile ilgilenmiş ve Urfaspor’da profesyonel oyuncu olarak görev aldı. 1979 yılında TRT Radyosu’nun açmış olduğu sınavlara katılarak birinci oldu. 1980 yılında “Uyandım Sabah ile” adlı ilk albümünü çıkardı. Ses sanatçılığının yanı sıra 20 filmde başrol oyuncusu olarak rol alan sanatçının çok sayıda bestesi bulunmaktadır.
KAZANCI BEDİH
Kazancı Bedih adıyla tanınan Bedih Yoluk, 1929 Şanlıurfa’da doğdu. Şanlıurfalı gazelhan, sıra gecesi geleneğinin önemli ustalarındandır. Çocukluğundan itibaren müzikle ilgilendi. cümbüş, ud ve tambur gibi müzik aletlerini çalmayı öğrenerek yöredeki sıra gecelerine katıldı ve sanatını geliştirdi. 2.000’in üzerinde kasette kaydı mevcuttur. Kazancı Bedih, 20 Ocak 2004’te Şanlıurfa’da vefat etti.
TENEKECİ MAHMUT
Tenekeci Mahmut adıyla bilinen Mahmut Güzelgöz, 1919’da Urfa’da doğdu. Mahmut Güzelgöz, yörenin gerçek üslubunu bilen usta bir okuyucuydu. Zengin Urfa müziği birikimine sahip olması nedeniyle uluslararası üne sahip bir “kaynak kişi”dir. Bu özelliğinden dolayı Kültür Bakanlığı’ndan teşekkür almış, üstün hizmet ödülüyle onurlandırılmıştır. 1988 yılında vefat etmiştir.
MUKİM TAHİR
1900 yılında Urfa’da doğmuş olup asıl adı Tahir Oturan’dır. Mukim Tahir Urfa’nın yetiştirmiş olduğu en ünlü ses sanatkârlarından biridir. Aynı zamanda bestekârdır. 1938 yılında Urfa Türkülerini derlemeye gelen Muzaffer Sarısözen grubundaki heyet Mukim Tahir başta olmak üzere birçok Urfalı’dan türküler derlemiştir. Çarşıda nişe, Havayi deli gönül, Abdonun mezarını, Bu pınar eşme pınar ezgileri Mukim Tahir’den derlenen ve kayda alınan eserlerdir. Mukim Tahir, 1946 yılında Zonguldak’ın Yenice İlçesi’nde vefat etmiş ve cenazesi orada defnedilmiştir.
KEL HAMZA
Kel Hamza lakabıyla tanınan Hamza Şenses, 1904 yıllında Urfa’da doğdu. Şenses’in esas mesleği keçeciliktir. Bağlama, tambur ve cümbüş çalmasını bilen Hamza Şenses, Urfa’nın ünlü ses sanatkârı Mukım Tahir’le aynı dönemlerde yaşamıştır. Hamza Şenses’in altı plak kaydı bulunmaktadır. “Adam Ağladan Oldum, Aşkın Ne Derin Yâreler Açtı Ciğerimde, Diyarbakır Bu Mudur, Kışlalar Doldu Bugün, Nere Gidim Kardaş Nerem Var, Ne Hoş Olur Mahpushane Havası, Urfa Dağlarında Gezdiğim Çağlar” gibi türkü ve uzun havalar Hamza Şenses’ten derlenerek TRT repertuarına alınmıştır. Ses sanatkârı ve bestekâr olan Hamza Şenses, 1939 yılında Urfa’da vefat etmiştir.
SEYFETTİN SUCU
Seyfettin Sucu 1942 Yılında Urfa`nın Kanberiye mahallesinde dünyaya gelmiştir. 1966 yılında İstanbul’da Alaeddin Palandöken isimli bir plak sahibiyle tanışır ve ilk plak çalışmasını “Bu Handan Kervan İşler Bu Handan” isimli uzun hava ile yapar. Kendisine halk tarafından “Şark Bülbülü” lakabı takılmıştır. 1980 yılında yönetmenliğini Hüseyin Peyda’nın yaptığı “Havar” filminde başrol oynamıştır. 45 yaşında yakalandığı amansız hastalıktan dolayı konser için gittiği İzmir’de vefat etmiş ve Urfa Bediüzzaman Mezarlığına defnedilmiştir.
GÜLER IŞIK
Şanlıurfa Siverek ilçesinde doğan sanatçı, daha sonra ailesiyle birlikte Gaziantep’e taşınır. Gaziantep Halk Evinde 2 yıl halk müziği dersleri alır. Ardından çay bahçelerinde program yapmaya başlar. 1977 yılında Ankara Radyosunun açmış olduğu, amatörler yarışmasını kazanır. Profesyonel müzik hayatına böylece adım atmış olur. Sanatçının aynı zamanda 3 sinema filmi bulunmaktadır.
SEYYAL TANER
Seyyal Taner, 1952 yılında Şanlıurfa’da doğdu. En çok bilinen parçaları arasında “Son Verdim Kalbimin İşine”, “Alladı Pulladı”, “Leyla”, “Şiirimin Dili”, “Nanay” ve “Akşamcı Arif” yer almaktadır. 1979 yılında “Asiye Nasıl Kurtulur?” adlı oyunun değişik bir versiyonu olan “Çırpınış” adlı TRT tarihinin ilk TV müzikalini hazırlamıştır.
MÜNEVVER ÖZDEMİR
1975 İstanbul doğumlu olan sanatçı aslen Urfa’lıdır. İlkokulda solfej ve bağlama dersleri alarak müzik hayatına başlayan sanatçı İstanbul Teknik Üniversitesi (İ.T.Ü) Türk müziği devlet konservatuarı ses eğitim bölümünde eğitimine devam etmiştir. 1996 yılında TRT sınavını kazandı. Eğitimini tamamlayarak, MEB bünyesinde müzik öğretmenliği yaptı. İ.T.Ü halk müziğinde yüksek lisansını tamamladı. “Şanlıurfa müzik hayatında iki usta sanatçı; Mukim Tahir ve Bakır Yurtsever” konulu bir tez hazırladı. 2003 yılında, öğretmenlikten ayrılarak TRT’nin kadrolu sanatçısı oldu. Birçok ödüle sahip olan sanatçı, halen TRT yurttan sesler korosunda görev yapmaktadır.
BEHÇET ARABİ
1883 yılında Urfa’nın Kaleboynu mahallesinde doğdu. İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in yakın arkadaşlarından Eba Eyyûb el-Ensâri’nin torunlarından olan ve 400 yıl önce Urfa’ya yerleşmiş bulunan “Arâbizâdeler” lakaplı bir aileye mensuptur. Bu nedenle, yazdığı hat levhalarında “Behçet Arâbi” imzasını kullanmıştır. Medine’de 5,5 yıl askerlik yaptığı sırada Peygamberimizin makamına Şair Nâbi’nin;
“Sakın terk-i edebten kûy-ı mahbub-ı Hüdâdır bu
Nazargâh-ı ilâhidir makam-ı Mustafa’dır bu “
dizeleriyle başlayan ünlü kasidesi başta olmak üzere çeşitli yazılar yazar. Bu yazılarından dolayı Fahri Paşa tarafından Fırka Yazıcılığı’na alınır ve terhis olduğunda Urfa’ya götürmek üzere kendisine peygamberimizin Sakal-ı Şerif’i hediye edilir. Behçet Efendi, kûfi hariç, nesih, sülüs, divâni ve rik’â gibi yazı çeşitlerini büyük bir ustalıkla kullanmış, ancak en çok celi sülüs ve celi tâ’lik türlerinde eser vermiştir.
ABDULLAH BALAK
1938 yılında Urfa’da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Urfa’da tamamladı. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik bölümünden mezun oldu. Daha sonra Urfa Lisesi’nde matematik öğretmenliğine başladı. Cebir, geometri ve müzik dersleri verdi. Bir dönem Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevini sürdürdükten sonra tekrar öğretmenliğe döndü. Uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra 1994 yılında Harran Üniversitesi kültür, Sanat topluluklarının akademik çalışmalarını yürüttü. 1996 yılında Harran Üniversitesi müzik bölümünü kuranca, bölümün başkanlığına getirildi. 1999 yılında emekli oldu.
MEHMET UZUN
Mehmet Uzun 1953 Siverek doğumludur. 1977 yılından itibaren İsveç’te yaşamış olup, yazdığı kitapları yirmiye yakın dilde yayınlanmıştır. Uzun yıllar İsveç Yazarlar Birliği yönetim kurulu üyeliği ve İsveç ve Dünya Gazeteciler Birliği üyeliği yaptı. Ayrıca İsveç Pen Kulübü ve Uluslararası Pen Kulüp’te aktif olarak çalıştı. Yakalandığı mide kanseri nedeniyle uzun süre tedavi gören ünlü edebiyatçı, 11 Ekim 2007 günü Diyarbakır’da yaşamını yitirdi.
YILMAZ GÜNEY
Asıl adı Yılmaz Pütün olan ünlü sanatçı 1 Nisan 1937 Siverek doğumludur. Sinema oyuncusu, yönetmen, senarist ve yazardır. “Çirkin Kral” lakabıyla tanınan sanatçı, birçok filmde rol almış, aynı zamanda yönetmenlik ve senaristlik yapmış ve filmleri uluslararası festivallerde çeşitli ödüller almıştır. Güney adlı bir sanat-kültür dergisi çıkarmıştır. 1984’te mide kanserinden ölen Yılmaz Güney, son yıllarını Paris’te geçirmiş ve ölümünden sonra Paris’te bulunan “Père Lachaise Mezarlığı”na gömülmüştür.
HÜSEYİN PEYDA
Yeşilçam’ın en ünlü oyuncularından biri olan sanatçı 1920 Şanlıurfa doğumludur. Asıl adı Hüseyin Örmen’dir. Açık renkli gözleri ile tanınan Peyda, filmlerinin çoğunda kötü adam karakterlerini canlandırdı. Birçok filmde Cüneyt Arkın ile beraber oynadı. Film çevrelerinde, oynadığı filmlerden elde ettiği kazancını kendi yönettiği filmlere yatıran gerçek bir sinema sevdalısı olarak tanındı. Zamanında ticaret ile uğraşmış, bir ara Türkyolu isimli bir dergi çıkartmış sonrada bir film şirketi kurmuştur. Hüseyin Kazasfil adı ile senaryolar yazıp Hüseyin Örmen adı ile filmler çekmiştir. 1990 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.
NURİ SESİGÜZEL
Asıl adı Nuri Kaçtaş olan Ünlü sanatçı 1943 Halfeti doğumludur. 13-14 yaşlarında halk müziğine başlamıştır. 1961’de İstanbul Radyosunun açmış olduğu sınavları kazanmış ve Radyo sanatçısı olarak profesyonel sanat hayatına başlamıştır. Plak şirketlerinin ilgisini çekince, 300’ü aşkın plak doldurmuştur. 1963’te sinemaya başlamış çeşitli filmlerde oynamıştır.
AHMET KANNECİ
Ahmet Kanneci, 1957 tarihinde Halfeti’de doğmuş, Türk klasik gitar virtüözüdür. Ankara Fen Lisesi’ni bitirdikten sonra, yabancı kuruluşlardan aldığı burslarla Avrupa’da eğitim görmüş daha sonra Türkiye’ye dönmüştür. Anadolu ezgilerini gitarla yorumlamıştır. Halen Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı ve Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nda gitar öğretmenliği yapmaktadır.
MEHMET ÖZBEK
1945 yılında Şanlıurfa’da doğdu. 1964 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girerek Türk Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. 1966 yılında TRT’nin açmış olduğu sınavı kazandı. 1977 yılında aynı radyonun Türk Halk Müziği ve Oyunları Şube Müdürlüğü, 1982 yılında da TRT Müzik Dairesi Türk Halk Müziği ve Oyunları Müdürlüğü görevlerine atandı. 1983-1995 yılları arasında çeşitli üniversitelerde Türk Halk Müziği dersleri verdi. 1996 yılından beri Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Bilim Kurulu Üyesi ve Müzik Perde ve Sahne Sanatları Kolu Başkanı olan Mehmet Özbek, Haziran 1986 tarihinden beri kuruluşunu gerçekleştirdiği Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Türk Halk Müziği Korosu’nun şefi olarak görevini sürdürmektedir.
AHMET ÖZHAN
1950 yılında Şanlıurfa’da doğan sanatçı, 1970’li ve 1980’li yılların popüler Türk Müziği yorumcusu olarak tanınmıştır. İlerleyen yıllarda çeşitli plak ve kaset çalışmalarının yanı sıra, sinema filmleri, televizyon dizi ve konserleri, radyo çalışmaları ile çeşitli televizyon kanallarının müzik programlarında yorumcu, programcı ve yönetmen olarak da görevler almıştır. Özhan, 1998 Yılında “Devlet Sanatçısı” unvanı almıştır. 1981-1991 yılları arasında TRT İstanbul Radyosu’nda ses sanatçısı olarak görev yapan Ahmet Özhan, 1991 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun kuruluşunda yer almıştır.
FERHAT GÖÇER
23 Haziran 1970 tarihinde Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde doğdu. Ortaokul ve liseyi İzmit’de okudu. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimine başladı. Bundan iki yıl sonra 1988’de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Şan Bölümü ön lisans eğitimini görmeye hak kazandı. İlk albümünü 2005′te kendi adıyla çıkaran Ferhat Göçer, 2007 yılında ikinci albümü “Yolun Açık Olsun”la müzik piyasasındaki yerini aldı. Ayrıca Metropol Senfoni Orkestrası adıyla Türkiye’nin tek şahsa özel Senfoni Orkestrasını kurmuştur.
SABİT BİN KURRA
Sabit B. Kurra, 821 yılında Harran’da doğdu. Uzun yıllar burada yaşadı. “Arapça, Süryânice ve Grekçeyi öğrendi. Helenistik dönemde yapılan bilimsel çalışmaları ayrıntılı olarak inceleyen Sabit B. Kurra, özelikle matematik, tıp, mantık, felsefe ve müzik üzerine birçok eser hazırladı. Sabit B. Kurra, 150 civarında Arapça, 15 civarında ise Süryânice eser hazırlamıştır. Bunların dışında beş tane musiki, üç tane de edebiyat üzerine eser yazmıştır. Sabit’in yaptığı en önemli çalışmaları Yunanca, felsefe, musiki ve mantık konularında yaptığı tercümelerdir. Çevirdiği eserlerden 50’den fazlası günümüze ulaşmıştır. Sabit B. Kurra’nın dolu dolu geçirdiği yaşamı 901 yılında sona ermiştir.
İBN-İ TEYMİYE
1263 yılında Haranda doğdu. Görüşleri ile İslam düşüncesinin gelişmesine tesir eden Selefi âlimi, Hanbelî Mezhebinin büyük âlimi olarak bilinir. 1269’da Dımaşk’a göç etti. O dönemde Suriye ve Filistin, Hanbelî mezhebinin merkezi durumundaydı. İlk eğitimine Dımaşk’ta babasının müderrislik yaptığı Sükkeriyye Dârülhadîsi’nde başlayan İbn Teymiyye, başta bu medresenin hocaları olmak üzere bölgenin önde gelen âlimlerinden ders aldı. İbn Teymiyye, babasının vefatından sonra 1284 tarihinde ondan boşalan Sükkeriyye Dârülhadîsi’nde hocalığa, aynı yıl içinde Emeviyye Camii’nde tefsir dersleri vermeye başladı. 1296’da Dımaşk’taki Hanbeliyye Medresesi’nde ders vermeye başladı. İbn Teymiyye’nin 14. yüzyılın başlarından itibaren çeşitli dinî ve siyasî tartışmalar içine girdiği görülmektedir. Başta Eş‘arilik olmak üzere klasik kelâm mezheplerine sert eleştirilerde bulunarak Selef anlayışını savundu. 1300’deki Moğol saldırısında halkın ve pek çok âlimin Dımaşk’ı terketmesine rağmen İbn Teymiyye şehirden ayrılmadı ve bir grup âlimle birlikte Moğol Hükümdarı Gâzân Han’ın karargâhına giderek Dımaşk halkı için eman diledi, böylece büyük bir katliamı önledi. 1301 yılında yeni bir Moğol saldırısı üzerine halkı cihada teşvik etti Memlûk Sultanı Muhammed B. Kalavun’dan Moğollarla savaşmasını istemek amacıyla Kahire’ye gitti. Kendisi de Moğollar’a karşı cephede savaşa katıldı. 1303 tarihinde Dımaşk civarındaki Şehâb bölgesinde Moğollar büyük bir yenilgiye uğratıldı.
Mısır ve Suriye’deki çeşitli dinî ve siyasî olayların içerisinde yer almaya devam eden İbn Teymiyye 16 Şaban 726’da (18 Temmuz 1326), peygamberlerin mezarları ile mukaddes makamların ziyaret edilmesi hakkında verdiği fetvalar ve bu konuya dair yazdığı risaleler sebebiyle tutuklandı. İbn Teymiyye’nin Dımaşk Kalesi’ndeki hapis hayatı iki yıldan fazla sürdü: ancak hapiste eser yazmaya devam etti. Bu eserler arasında Mısır Mâlikî kâdılkudâtı Takıyyüüdin el-Ahnâî’nin görüşlerine karşı yazdığı Kitâü’r-Red ‘ale’l-Ahnâ‘î adlı risaleleri de bulunmaktadır. Bu reddiyeden rahatsız olan Takıyyüddin el-Ahnâî’nin yaptığı şikâyet üzerine 9 Cemâziyelâhir 728 (21 Nisan 1328) tarihinde elinden kâğıdı, kalemi ve mürekkebi alındı. Bu muamele ona çok ağır geldi: kendisini ibadete verdiyse de üzüntüsünden hastalandı ve 20 Zilkade 728’de (26 Eylül 1328) hapishanede vefat etti. Sûfiyye Kabristanı’na defnedildi.
İbn Teymiyye güçlü bir hafızaya, engin bir Kur’an ve Sünnet bilgisine sahipti. Döneminde müslümanlar ve diğer din mensupları arasında mevcut olan felsefî-itikadî akımları da çok iyi biliyordu. Üslûbuna da yansıyan sert, mücadeleci ve ısrarcı bir tabiatı vardı. Hanbelî geleneğinin ana çizgisi olan Selefliği tavizsiz savunur, yanlış olduğuna inandığı görüş ve davranışları şartlar ne olursa olsun tenkit etmekten ve bilfiil müdahale etmekten çekinmezdi. Bundan dolayı devlet adamlarıyla, geleneksel dinî anlayışı savunan çevrelerle çok defa çatışma içinde oldu. Defalarca sopa ile dövülme ve hapis cezaları aldı. Yaşadığı zamana ve özellikle Bahrî Memlükleri dönemine damgasını vuran İbn Teymiyye’nin etkisi bu dönemle sınırlı kalmamış. Görüşleri zamanındaki devlet adamları, ilim çevreleri ve geniş halk kitlesi arasında yeni tartışma ve kutuplaşmaları beraberinde getirmiş, her dönemde görüşlerinin savunucuları yanında sert muhalifleri de olmuştur. Ahmed B. Hanbel’den sonra Hanbelî mezhebine en büyük canlılık ve yenileşmeyi sağlayan kişilerden biri olan İbn Teymiyye, bugün sadece Hanbelî mezhebi coğrafyasında değil bütün İslâm dünyasında etkisini sürdürmektedir.
CABİR BİN HAYYAN
Cabir B. Hayyan, 721 yılında Horasan’da doğmuş ve Yemen’de okuduktan sonra Kufa’ya giderek Abbasi Halifesi Harun Reşid’in yanında saray âlimi olarak hizmet etmiştir. Kendisi Abbasi döneminde yaşamış Simya ve Kimya alanında İslam dünyasına ve Orta Çağ Avrupası’na büyük ölçüde etki etmiştir. Onun görüşleri günümüz kimyasının da esasını oluşturmuştur. Kimya dışında Eczacılık, Metalürji, Astroloji, Felsefe, Fizik ve Müzik gibi geniş alanda yüzlerce eser yazdığı söylenirse de ancak 20 kadar eseri günümüze ulaşabilmiştir. Bazı kimya gereçlerini icat etmiş ve bazılarını da geliştirmiştir. Dünya 8. yüzyılı yaşarken o, Yunanlı filozofların aksine atomun parçalanabileceğini iddia etmiştir. Arsenik tozunu elde eden ilk kişidir. Kitab el-Kimya (Kimya Kitabı) adlı eseri, 12. yüzyılında Latince’ye çevrilmiş ve Avrupa’da özellikle kimya biliminin gelişmesine neden olmuştur. Cabir Bin Hayyan kimya ile dolu dolu bir ömür yaşadıktan sonra 815 yılında Kufa(Kufe)’da vefat etmiştir.
SURUÇLU AZİZ YAKUP
Suruçlu Aziz Yakup 451’de Suruç’ta doğdu. Süryanilerin en güçlü şairi olarak bilinir. 12’lik vezinle yazılmış 760 kasidesinin olduğu söylenir. Parşömen üzerine yazılmış 400 kadar şiiri günümüze kadar ulaşmıştır.